17 Mayıs 2012 Perşembe

Sıradan Bir Gün Hakkında

Uğulduyordu her şey… Boşlukla sevişir gibi, içten içe… Bedeni bir taş gibiydi, bunun farkında olmak garibine gitti. Taş gibi, olduğu yerde; çok şey varken aklında dilinde hiçbir şey olmaması gibi… Ses vermeye çalıştı, vazgeçti sonra… Oturuyordu öylece. 

Eski bir berjer koltuk üzerindeydi, yeşil kadifeden, maun ağacından imal edilmiş, koyu renkli, kolçakları işlemeli… Etrafı sazlıklarla çevrelenmiş, yarı bataklık bir göl kıyısına kurulmuş, kendinden iskeleli bir barakanın verandasına atılmıştı koltuk. Barakanın iskelesine bağlı, yarısı suya gömülmüş bir kayık vardı. Bağlı olduğu direk sayesinde, kayığın yarısı suyun üstünde kalmıştı. Oturduğu koltuktan o kayığa bakıyordu. Sanki kendini asmış gibiydi kayık… Olağanca boşluğuyla bakıyordu kayığa… 

Eski bir barakaydı burası. Tek göz bir balıkçı kulübesi. Güneşten rengi solmuştu sundurmanın; camları kırılmış, parçalanmış balık ağı öbekleri yığılmıştı verandanın en dibine. Barakanın çatısını sarmaşıklar sarmıştı, bir sevgiliye sarılır gibi sıkı sıkı sarılıyordu sarmaşıklar, oradan verandanın oraya kadar iniyordu… Bir süre daha orada otursa, sarmaşıkların onu da saracağını düşündü… Taş gibi bir bedeni sarıp sarmalayan, kollayan sarmaşık fikri hoşuna gitti. Oysa uğulduyordu her şey… Düşündüklerini düşünmemeye çalışıyordu son bir kuvvetle… Başını ellerinin arasına aldı. Uğulduyordu her şey… Oysa, oturuyordu öylece… 

Düşünmemeye çalıştıkça, sanki daha çok açılıyordu hafızasının kapıları. Ağrılar giriyordu beynine her kapının açılışında. Düşünmek acı veriyordu, daha doğrusu düşünmemeye çalışmak. Düşünmek, nefes almak gibiydi, istemsiz, sadece hayatta kalmak uğruna… Uğulduyordu her şey, o kadar çok istiyordu ki bu uğultunun bitmesini. Elleri titriyordu, kafası ellerinin arasında… Elleri titriyordu… 

Kafasında dolaşıp duruyordu düşünceler... Kuş seslerini duydu, bir rüyadan uyanır gibi uyandı o eski balıkçı kulübesinin verandasında... İşte o zaman farkına vardı güneşli, güzel bir güne başladığının... İşaret parmağını hafifçe geri çekti, sustu kuş sesleri... Artık arkasındaki duvardan akıyordu düşünce parçacıkları... Sustu tüm uğultular…

İlkayCeyhan 
13 Şubat- 17 Mayıs 2012 
İstanbul

Hiç yorum yok: