25 Kasım 2008 Salı

Hancıyla Sohbet

Hep gelirler beyim buraya…
Daha niceleri geldi bir bilsen.
Ve daha niceleri de gelecek…
Evet beyim… Gelirler…
Kalırlar bir süre, ruhlarını dinlendirirler.
Nacizane hizmet ederiz biz beyim;
İşte ellerimiz titrekte olsa elimizden geldiğince…

Beyim… Karın tokluğuna çalışırız biz buralarda.
Nesi olur ki “boşlukla” savaşanların ya da hep boşuna savaşmışların,
Hayatlarını adadıklarını sandıkları şeyler uğruna
Yorgunluktan, yılgınlıktan, yıkıntılardan başka?…
Yıkıntılardan tozu toprağına karışık gelir buraya gelenler beyim…
İç çekişlerimizden rüzgâr üretiriz biz yüreğimizde,
Gitsin diye yıkıntıların tozu toprağı.
Kaderimizde yazar bu…
Kalırlar burada bir süre dinlendirirler ruhlarını;
Nacizane hizmet ederiz biz…
Ancak gelenler gider bir gün geldikleri gibi.
Geldiklerinde boş olan yüreklerini buradan aldıkları rüzgâr ile doldurarak…
Her gidenle birlikte azalır içimizdeki rüzgâr;
Artar iç çekişlerimiz, nasıl bir döngüdür bilemezsin…

Giderler beyim…
Fazla kalmazlar buralarda.
Bizizdir baki kalan geride.
Elimizde eksilen rüzgârlarımızdan miras titreklikle
Ve şu gördüğün hımbıl kediyle birlikte…
Artar iç çekişlerimiz, azalır rüzgârlarımız gidenlerin ardından.
Olsun be beyim… Varsın azalsın, gidenlerden birinin
Kalmak isteyebileceği ihtimali uğrunda…

İlkayCeyhan
20 Haziran 2008
İstanbul

Hiç yorum yok: